



Birbirlerine aşık bir anne-babanın kızı olan Koçyiğit, babasına da oldukça düşkündü. Hepimizin öğretmeni dediği, Muhsin Ertuğrul’un tavsiyesi üzerine Ankara Devlet Konservatuarı’nda tiyatro eğitimi almaya başladı. İki kızkardeşi de İstanbul Şehir Tiyatroları’nda oyuncu olan Koçyiğit, ablası Nilüfer’in rol aldığı Bir Yetim’in Hasreti filminin setinde Muhterem Nur’un da aralarında olduğu dönemin ünlü oyuncularıyla tanışma fırsatı buldu. Koçyiğit, Metin Erksan ve David E. Durston’ın yönetmenliğini yaptığı 1963 tarihli Susuz Yaz filmiyle ilk kez izleyici karşısına çıkmasına rağmen başarılı olmuştu. Erksan’a Berlin Altın Ayı ödülünü kazandıran film, başarısıyla uzun süre konuşuldu. Henüz öğrenciyken bu denli başarılı bir filmde oynama fırsatı bulan Koçyiğit, eğitim hayatı ve oyunculuk arasında kalmıştı. Sınıf arkadaşlarından Salih Güney’in de onun okula geri dönmesi konusundaki ikna çabaları başarılı olmadı ve bir setten diğerine koşturan Koçyiğit, Yeşilçam’ı seçmeye karar verdi. Çünkü okulla yoğun set trafiğini bir arada yürütememişti. Prensiplerine sadık olması ve saygın kişiliği nedeniyle Ayhan Işık’ı örnek alan Koçyiğit, o dönemin Yeşilçam’ında çalışma standartlarının oluşmasını sağlamak için “Ayhan Işık Kuralları” olarak anılan bir takım kurallar koymuştu. Koçyiğit de Işık’ın ardından gidiyor ve işini saygın biçimde yapmak için bu kurallar doğrultusunda hareket ediyordu. Fikret Hakan’ın ve Sadri Alışık’ın oyuncu olarak gelişmesinde büyük etkisi olan Koçyiğit, Vurun Kahpeye, Yıldızların Altında, Yalancı, Hıçkırık ve Dudaktan Kalbe gibi filmlerle sinema izleyicisinin gönlüne taht kurdu. Filmlerinde kendi sesinin kullanılmasını isteyen Koçyiğit, o dönemde bunu uygulayan Sadri Alışık ve Çolpan İlhan’dan etkileniyordu. Yerli romanların sinemaya uyarlanması için büyük çaba sarfeden Koçyiğit’e konular daha gerçekçi, karakterler daha sağlam geliyordu. Kezban rolünün kendisine yapıştırıldığını düşünen oyuncu, bundan sıyrılmak için farklı karakterler canlandırmak istiyordu. Kırmızı Fener Sokağı isimli filmde sokak kızı İrma’yı canlandıran Koçyiğit, seyirciden büyük tepki almıştı. Ediz Hun’un annesi ve Cüneyt Arkın’ın metresi rollerinde izleyici karşısına çıkan Koçyiğit, farklı türdeki filmlerde, farklı rollerle oyunculuğunu geliştirme fırsatı bulmuştu. Hep iyi rollere yakıştırılan ve izleyiciyle kurduğu samimi ilişkiyle adından bahsettiren oyuncu, sinema kariyerinde daha üstün, daha sofistike ve zorlu bir noktada olmak istiyordu. Genellikle Orhan Aksoy’la çalışan oyuncu, Ömer Lütfü Akad’ı da yönetmen olarak çok beğeniyordu. Ünlü rejisörün Gelin, Düğün, Diyet üçlemesinde ve Gökçe Çiçek filmlerinde oynayan Koçyiğit, Akad’dan sinema arayışları konusunda büyük destek aldı. Daha sonra ağırlıklı olarak Şerif Gören’in yönetimindeki filmlerde oynayan Koçyiğit, Almanya Acı Vatan, Firar, Derman, Kurbağalar, Evlidir Ne Yapsa Yeridir gibi önemli filmlerde başrolü üstlendi. 1991’de devlet sanatçısı seçilen Koçyiğit, 1991-1992’de kurucusu olduğu SO-DER’in başkanı oldu. Dört yıl boyunca sürdürdüğü başkanlık görevinden sonra yönetim kurulunda çalışmaya başlayan Koçyiğit, bir dönem siyasi çalışmalar içinde de bulundu. Suna Akın ya da sahne adıyla Filiz Akın 2 Ocak 1943 yılında Ankara’da doğmuştur. Türk sinemasının asil, modern, kentli ve zarif yüzü olarak sinema tutkunlarının hayranlığını kazanan Filiz Akın, beyaz perdenin Avrupai yüzü, kolejli kızı, sarışın yıldızı olarak da tanınmaktadır. Filiz Akın orta öğrenimini tamamladıktan sonra bir sehayat şirketinin Ankara acenteliğinde çalışmaya başladı. Gönderdiği fotoğrafıyla Artist mecmuasının 1962 yılındaki yarışmasını kazandı. Memduh Ün’ün ısrarıyla Akasyalar Açarken filmi için kamera karşısına geçmeyi kabul etti. Böylece 13 yıl sürecek aktif oyunculuk kariyeri başladı. 1964 yılında Kadın Berberi filminin setinde tanıştığı yapımcı-yönetmen Türker İnanoğlu ile evlendi. 1965’te oğlu İlker İnanoğlu doğdu. 1974 yılında Türker İnanoğlu’ndan boşanan Akın, Babaların Babası filmiyle 1975 yılında sinemaya veda etti. Ekonomik gerekçelerle Kasım 1975 – Mayıs 1981 döneminde sahnede şarkıcılık yaptı. 1982 yılında Bubi Rubinstein ile evlenip Paris’e yerleşti. 14 yıl aradan sonra 1989 yılında Geçmiş Bahar Mimozaları dizisi için tekrar kamera karşısına geçti. 1992’de Güzelliklere Merhaba ile ilk kitabını yayınladı. 1993’te Rubinstein’dan boşanan Akın, 1994’te dönemin MİT müsteşarı Sönmez Köksal ile evlendi. 1998-2002 yıllarında Paris sefaretinde bulundu. 2002’de yakalandığını öğrendiği nazofarenks kanserini ABD’de gördüğü tedavinin yanı sıra sevenlerinin iyi dilekleri ve dualarıyla yendi. Bu süreci ve sonucu 2005 yılında Hayata Merhaba ismiyle kitaplaştırdı. Gördüğü ağır kemoterapi ses tellerine zarar vererek sesinin değişmesine, ameliyata hazırlık işlemleri ise bir kulağında işitme kaybına yol açtı. İzleyen yıllarda kansere karşı farkındalık oluşturmak amacıyla çeşitli kampanyalara destek verdi, panellere katıldı. 2006’da Filiz Akın ile Güzellik, Zayıflama ve Genç Kalma Üzerine isimli 3. kitabını yayınladı. 2011 yılında Gün Akşam Oldu dizisi için son kez, o da bir bölümlüğüne, kamera karşısına geçti. Gurbet Kuşları, Kader, Umutsuzlar, Ankara Ekspresi, Utanç ve Memleketim, Akın’ın en beğenilen filmleri arasındadır. Akın, Ankara Ekspresi filmiyle 1971 Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü göğüslemiş, özellikle 2000 yılından sonra pek çok onur ödülü almıştır. Filiz Akın sinemada aktif olduğu yıllarda Türk Sinemasının en iyi giyinen oyuncusu unvanına sahip olmuştur
28 Haziran 1945 İstanbul doğumludur. İstanbul’un Eyüp ilçesinde doğmuştur. Memur çiftin ilk çocuğudur. Küçük yaşta babasını kaybeden Şoray annesinin desteği ile sinemaya ilk adımı atmıştır. 1962 yılında Galatasaray eski başkanı olan Rüçhan Adlı ile 20 yıl birliktelik yaşadı, fakat Rüçhan Adlı’nın eşinden boşanmaması nedeni ile bu birliktelik son bulmuştur. 1983 yılında tiyatro oyuncusu Cihan Ünal ile evlendi. Fakat bu evlilik pek uzun sürmemiş, 1987 yılında çift ayrılma kararı almıştır. Bu evlilikten Yağmur adında bir kızları vardır. Daha ortaokul öğrencisiyken ev sahibinin kızı ile bir film setine gider ve burada yönetmenin teşvikiyle Yeşilçam’a ilk adımını atmıştır Yeşilçam’ın ‘Sultan’ lakabıyla anılan oyuncusu Türkan Şoray, bugüne kadar 222 filmde rol aldı. 2000’li yıllardan sonra ekranların unutulmaz dizileri ‘İkinci Bahar’ ve ‘Tatlı Hayat’ta başrol oynadı. 1973 yılında İstanbul Sarıyer’de kendi adını taşıyan bir okul yaptırıp Milli Eğitim Bakanlığı’na bağışlayan ünlü oyuncu, 12 Mart 2010 tarihinde ‘UNICEF Türkiye İyi Niyet Elçisi’ seçildi.